Mescid-i Hadis

Hadis ve Alimleri

Hadis âlimleri, çok yüksek insanlardır. Ravileri ile beraber, yüz bin hadis-i şerifi ezbere bilene hafız denir. Kur’an-ı kerimi ezberleyene hafız denmez kâri denir. Bugün, hadis-i şerifleri ezbere bilen bulunmadığı için, kâri’ yerine, yanlış olarak hafız deniliyor.
 
İki yüz bin hadis-i şerifi ezbere bilene şeyh-ul-hadis denir.
Üç yüz bin ezberleyene, huccet-ül-islam denir.
Üç yüz binden daha çok hadis-i şerifi, ravileri ile, senetleri ile birlikte ezberleyene hadis imamı ve hadis müctehidi denir. Bugün böyle bir İslam âlimi dünyada yoktur.


Doğru oldukları, bütün İslam âlimleri tarafından tasdik edilmiş olan hadis kitaplarından altı tanesi, bütün dünyada şöhret bulmuştur. Bu altı kitaba Kütüb-i Sitte denir. Kütüb-i Sitte’yi yazan altı büyük âlim şunlardır:
 
1- İmam-ı Buhari: İsmi, Muhammed bin İsmail’dir. Hadis kitaplarında kısaca “H” harfi ile gösterilir. Sahih-i Buhâri ismindeki kitabında 7275 hadis-i şerif vardır. Bunları, 600.000 hadis arasından seçmiştir. Her hadisi yazacağı zaman gusül abdesti alıp, iki rekat namaz kılar, istihare ederdi. Buhari-yi Şerifi 16 senede yazmıştır. Yüzlerce şerhi yapılmıştır. Bunlardan İmam-ı Kastalâni’nin, Ayni’nin ve İbni Hacer’in şerhleri meşhurdur.
 
2- İmam-ı Müslim: Kısaca “M” harfi ile gösterilir. Câmi’üs-Sahih ismindeki kitabını üç yüz bin hadis-i şeriften seçmiştir. Birçok şerhleri bulunup en meşhuru İmam-ı Nevevi’nin şerhidir.
 
3- İmam-ı Malik bin Enes: “Mâ” harfi ile gösterilir. Muvatta ismindeki kitabı, ilk yazılan hadis kitabıdır. Bazı âlimler Kütüb-i Sitte’yi sayarken, Muvatta yerine, İbni Mace’nin Sünen kitabını söylemişlerdir. Kısaca “MC” harfleri ile gösterilir.
 
4- İmam-ı Tirmizi: İmam-ı Muhammed bin İsa’dır. “T” ile gösterilir. Câmi’üs-Sahih ismindeki hadis kitabı çok kıymetlidir. Mearif-üs-Sünen adındaki şerhi en kıymetli şerhdir.
 
5- İmam-ı Ebu Davud: “D” harfi ile gösterilir. Sünen ismindeki kitabında, 4800 hadis-i şerif vardır. Bunları 500.000 hadis arasından seçmiştir. Birçok şerhi vardır.
 
6- İmam-ı Nesai: Adı, Ebu Abdurrahman Ahmed bin Ali’dir. “S” harfi ile gösterilir. Sünen-i Sagir Kütüb-i sittedendir.
 
İbni Esir, kütüb-i sittedeki tekrarları çıkararak hepsini Câmi-ül-Usûl adı altında tek bir eserde toplamıştır. Meşhur ve çok kıymetli hadis kitaplarından, İmam-ı Ahmed bin Hanbel’in Müsned’i “H” ve Ebu Yâ’lâ ve Abdullah Darimi’nin Müsned’i “DR”, Ahmed Bezzar’ın Müsned’i “Z” harfi ile gösterilir. Bu kitaplara Mesânid denir.
 
Ayrıca İmam-ı Suyuti’nin Câmi-us-Sagir ve Kebir’i, Beyheki’nin Müsned’i ve Delâil’i, Hakim’in Müstedrek’i, Taberaninin Mu’cem-ul-Kebir, Sagir ve Evsat’ları, Heysemi’nin Mecma-uz-Zevâid’i meşhurdur. Usûl-i hadis ilmini bildiren İmam-ı Nevevi’nin Takrib’i ve bunun Suyuti tarafından yapılan Tedrib-ur-Râvi Şerhi çok meşhurdur. Günümüzde hadis kitaplarının yeni yeni fihristleri yapılmaktadır.



imam-i-Buhari

Kur’ân-ı kerîmden sonra dünyânın en kıymetli kitabı olan Sahîh-i Buhârî adıyla meşhur olan hadis kitabını yazan büyük hadis âlimi. İsmi, Muhammed bin İsmâil olup, künyesi Ebû Abdullah’tır. Hadis ilminde yüksek derecede olup, 300.000’den fazla hadîs-i şerîfi senetleriyle birlikte ezbere bilen bir âlim olduğu için "İmâm", Buharalı olduğu için "Buhârî" denilmiş, İmâm-ı Buhârî ismiyle meşhûr olmuştur. 810 (H. 194) senesinde Buhârâ’da doğdu. 870 (H. 256) senesinde Semerkant’ın Hartenk kasabasında vefât etti.

Küçük yaşta babasını kaybeden Buhârî, ilk tahsiline doğum yeri olan Buhârâ’da başladı. Duâsı makbul sâlihâ bir hanım olan annesi, onun ve kardeşinin yetişmesi için gayret sarf etti. On yaşından îtibâren hadis âlimlerinin derslerine devâm etti. On beş yaşına girmeden 70.000 hadîs-i şerîfi ezberledi. Hadis ilminde kısa sürede o derece ilerledi ki, hocaları ile karşılıklı ilmî münâzaralarda bulunmaya başladı. Nitekim hocası Dâhilî, bâzı hadîs rivâyetlerindeki eksikliklerini onun yardımıyla tamamlamıştır. On altı yaşındayken Abdullah bin Mübârek ve Vekî bin Cerrâh’ın kitaplarını ezberledi. Fıkıh ilminde, müctehitlerin bildirdiklerini öğrendi. Sonra annesi ve kardeşiyle birlikte hacca gitti. Hac farîzasını îfâ ettikten sonra annesi ve kardeşi Buhârâ’ya döndüler, İmâm-ı Buhârî ise, Mekke’de kalıp, hadîs-i şerîf toplamaya başladı. On sekiz yaşındayken Sahâbe ve Tâbiîn fetvâlarını topladı. Abdullah bin Zübeyr el-Hamîdî’den Şâfiî fıkhını öğrendi. Bu arada Medîne-i münevvereye gidip Resûlullah efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) kabr-i şerîfini ziyâret edip, geceleri kabr-i şerîf başında Târih-ul-Kebîr kitabını yazdı. Mekke ve Medîne’den başka, Bağdat, Basra, Kûfe, Mısır, Nişâbur, Belh, Merv, Askalan,Dımeşk, Hums, Rey ve Kayseriyye gibi ilim merkezlerini dolaşıp, hadis âlimleriyle görüşüp binden fazla âlimden hadis ve diğer ilimleri öğrenip nakletti.

Kuvvetli zekâya ve hâfızaya sâhib olan İmâm-ı Buhârî, işittiği hadîs-i şerîfi hemen ezberliyordu. Onunla hadîs-i şerîf dinleyenler yazdığı hâlde, o, yazma ihtiyâcını duymuyordu. Muhammed bin Selâm el-Bîkendî, İbrâhim bin el-Eş’âs, Ebû Âsım eş-Şeybânî, Abdurrahmân bin Muhammed bin Hammad, Hâlid bin Mahled, Ebû Nasr-il-Ferâdisî, Abdân bin Osmân el-Mervezî, Ali bin el-Medînî, Ahmed bin Hanbel, Yahyâ bin Ma’în, İshak bin Râheveyh, Süleymân bin Harb, Abdullah bin Zübeyr el-Hâmidî gibi hocalar elinde yetişti.

Buhârî, ilim tahsilini bitirdikten sonra, Mısır’dan Mâverâünnehr’e kadar tanınmış ilim merkezlerinde hadis ve çeşitli ilimler okuttu. Derslerinde binlerce talebe bulunurdu. Kendisinden 70.000’den fazla talebe hadis dinlemiştir. Bunlar arasında, Tirmizî, Nesâî, Ebû Zür’a ve Ebû Bekr bin Huzeyme, İbn-i Ebî Dâvûd, Muhammed bin Nasr-ul-Mervezî, Müslim bin Haccâc, İbn-i Ebiddünyâ gibi büyük ve tanınmış hadis âlimleri de vardı. Binlerce talebe yetiştirdikten sonra Nişâbur’a oradan da Buhâra’ya döndü. Bir müddet Buhâra’da kalıp, hadis ve ilim öğretmekle meşgul oldu. Bir rivâyete göre Buhâra vâlisi çocukları için özel ders verilmesini, buraya kimsenin girip, dersi dinlememesini istedi. Buhârî cevâbında; "Ben bir kısım kimseleri hadis dinlemekten men edip, birkaç kişiye hadis öğretmem." buyurdu. Bu durum vâliyle arasının açılmasına sebeb oldu. Buhâra’dan ayrıldı. Allahü teâlâya, şikâyet yoluyla vâlinin verdiği sıkıntıyı arz etti. Duâsı kabûl olup, aradan bir ay geçmeden vâli azledildi, zindana atıldı. Bu arada Semerkantlılar kendisini dâvet ettiler. Giderken yolda, Semerkantlılardan bir kısım insanların isteyip, bir kısmının istemediği haberini alınca, Hartenk köyünde kaldı. İşin iç yüzünü öğrenmek istemişti. İnsanların bu hâlinden kalbi daraldı ve canı sıkıldı. Teheccüt namazından sonra ellerini açıp; "Yâ Rabbî! Yeryüzü bu genişlikle bana dar oldu. Beni tarafına al!" diye duâ etti. O ay, orada hastalandı ve 870 yılının Ramazan bayramı gecesi Semerkant’tan 72 km uzaklıkta olan Hartenk’de vefât etti. Mezarı oradadır.

İmâm-ı Buhârî, çok cömerd olup, herkese iyilik ederdi. Fakîrlere çok sadaka verir, talebelerinin ihtiyaçlarını bizzat karşılardı. Bayram günleri hâriç bütün yılını oruçla geçirirdi. Haramlardan ve şüphelilerden dâima kaçar, gıybetten çok korkardı. "İsterim ki Rabbime kavuştuğumda hiç gıybet etmemiş olayım ve böyle bir şey için kimse beni aramasın." buyururdu. Gecenin ilk saatlerinde biraz uyur, sonra kalkar ilim ve ibâdetle meşgul olurdu. Kur’ân-ı kerîmi üç günde bir defâ hatmederdi.

Hadis ilminin ve hadis âlimlerinin önderi olan İmâm-ı Buhârî, yüz binlerce hadîs-i şerîfi ezberlemişti. Hadîs-i şerîfleri metinleri ve senetleriyle ezbere bilirdi. Hadîs-i şerîflerin râvîlerini çok inceler dînin emirlerine uymayan, edeplerini gözetmeyen, ahlâkında bir kusur olanların rivâyet ettiği hadîs-i şerîfleri almazdı. Hadîs-i şerîfin metnini ezberlediği gibi, o hadîs-i şerîfi rivâyet eden kimselerin, künyelerini, doğum ve ölüm târihlerini, ahlâk ve yaşayışlarını, kimden rivâyette bulunduklarını, o râvîden başka kimlerin hadîs-i şerîf aldığını öğrenir ve ezberlerdi. Bir kimse hadis rivâyetinde ve râvîlerin senedinde hatâya düşse, hemen İmâm-ı Buhârî’yi bulup sorar ve doğrusunu öğrenirdi. Gittiği her yerde, etrâfı hadîs-i şerîf almak ve öğrenmek isteyenlerle dolup taşardı. İmâm-ı Buhârî’nin hadis ilmindeki rumuzu "HI" harfidir. Aynı zamanda tefsir ve kelâm ilimlerinde de üstâd olan İmâm-ı Buhârî’nin tefsire dâir bildirdiği rivâyetler tefsir âlimlerinin eserlerini süslemektedir. Kelâm ilmine dâir eserler de yazmıştır.

Eserleri:
1) Câmi-us-Sahîh: En büyük ve en meşhur eseridir. Sahîh-i Buhârî ismiyle de tanınır. İslâm âlimleri söz birliğiyle; "Kur’ân-ı kerîmden sonra en sahih kitap Sahîh-i Buhârî’dir." buyurmuşlardır. İmâm-ı Buhârî bu kitabı Mescid-i Harâm’da yazdı. Her hadîs-i şerîfi kitâbına yazmadan önce istihâre yapmıştır. Gusl edip, Kâbe’de makâmın gerisinde iki rekat namaz kılıp, koyduğu sağlam usûllere göre sahih olduğu kesin olarak belli olan hadîs-i şerîfleri yazmıştır. Bu kitabı müsveddeden temize çekme işini de Medîne-i münevverede Peygamber efendimizin kabr-i şerîfi ile minberi arasında bulunan Ravda-i Mutahherada yaptı. Bu eserini nasıl yazdığını kendisi şöyle anlatmıştır: "Câmi-us-Sahîh kitâbını, 600.000 hadîs-i şerîf arasından seçtim. Her hadîs-i şerîfi kitaba koymadan önce gusledip, iki rekat namaz kılıp, istihâre yaptım. Ondan sonra hadîs-i şerîfi kitaba koydum. Bunları yapmadan hiçbir hadisi yazmadım. 7275 hadîs-i şerîf olan bu kitabı on altı yılda tamamladım."

Kütüb-ü Sitte adı verilen altı sahih hadis kitabının en başta geleni olan Sahîh-i Buhârî’nin, Ali el-Yünûnî tarafından el yazmasıyla çoğaltılan metni mûteber olmuştur. Bu nüshanın aslı Kâhire’de Akboğa Medresesi Kütüphânesindedir. Sahîh-i Buhârî’nin birçok şerhleri ve baskıları yapılmıştır. 1894’te Sultan İkinci Abdülhamîd Han tarafından Mısır’da yaptırılan iki cilt baskısı pek nefis, ciltlenmiş, altın tuğra ve nukûş ile süslenmiştir. Bu baskı Bulak’ta Emîriyye Matbaasında yapıldı. Zeynüddîn Ahmed Zebîdî, mukarrer rivâyetleri birleştirerek Buhârî-i Şerîf Tecrid-i Sarîh ismiyle kısaltılmıştır.

2) Târih-ul-Kebîr, 3)Târih-ul-Evsat, 4)Târih-us-Sagîr (Bu üç eser hadis râvîlerinin hayatlarını ve hadis ilmindeki yerlerini ihtivâ etmektedir.), 5) Kitâb-u Duafâ-is-Sağîre: Zayıf râvîlerin hallerinden bahseder. 6) Et-Târih fî Mârifeti Ruvât-ül-Hadîs, 7) Et-Tevârîh-ul-Ensab, Kitâb-ül-Kûnâ, 9) El-Edeb-ül-Müfred (Ahlâkla ilgili hadîs-i şerîfleri toplayan eserdir.), 10) Ref’ul-Yedeyn fissalâti, 11) Kitâb-ül-Kırâati Half-el-İmâm, 12) Halk-ul-Ef’âl-il-İbâdi ver-Reddü alel-Cehmiyye, 13) El-Akide yâhut Et-Tevhîd: Kelâm ilmiyle ilgilidir. 14) El-Câmi-ul-Kebîr, 15) Et-Tefsîr-ül-Kebîr, 16) Kitâb-ül-Mebsût, 17) Esmâ-üs-Sahâbe.


imam-i-Muslim


Hadis âlimlerinin en üstünlerinden ve Kütüb-i Sitte adıyla bilinen meşhûr altı hadîs kitabından ikincisinin yâni Sahîh-i Müslim’in müellifi. İsmi, Müslim bin Haccâc bin Müslim el-Kuşeyrî en-Nişâbûrî, künyesi Ebü’l-Hüseyin’dir. 821 (H.206) senesinde Nişâbûr’da doğdu. 875 (H.261) târihinde burada vefât etti. Nişâbûr’un bir mahallesi olan Nasrâbad’da defnedildi. Büyük hadis imâmlarından olup, Arapların Benî Kuşeyr kabîlesine mensuptur.

İmâm-ı Müslim rahmetullahi aleyh, zamânının büyük hadis âlimlerinden hadîs-i şerîf dinlemek ve öğrenmek için, Hicâz, Irak, Şam ve Mısır’ı dolaştı. Yahyâ bin Yahyâ en-Nişâbûrî, Ahmed bin Hanbel, Kuteybe bin Sa’îd, Ebû Bekr bin Ebî Şeybe, Osman bin Ebî Şeybe, İmâm-ı Şâfiî hazretlerinin talebelerinden Harmele bin Yahyâ gibi büyük âlimlerden hadîs-i şerîf dinleyip, rivâyette bulundu. Ondan da; Ebû Îsâ et-Tirmizî, Yahyâ bin Sa’îd, Muhammed bin Mahled, Mekkî bin Abdan ve daha başka âlimler, hadîs-i şerîf bildirmişlerdir. Bağdat’a birkaç defâ gelen İmâm-ı Müslim hazretlerinden Bağdatâlimleri de hadîs-i şerîf dinleyip rivâyette bulunmuşlardır. En son 872 senesinde Bağdat’a gelmiştir.

İmâm-ı Buhârîrahmetullahi aleyh ile Nişâbûr’da görüşmüş, onun ilim meclisine devâm etmiştir. İmâm-ı Müslim, İmâm-ı Buhârî ile bir hadîs-i şerîfin müzâkeresini yaparken; İmâm-ı Buhârî, hadîs-i şerîfin senedinde, onun bilmediği bir illeti gösterince, İmâm-ı Müslim ayağa kalkarak Buhârî’nin alnından öpmüş ve medihte bulunmuştur. İmâm-ı Buhârî hazretleri için; “Sana buğzedenler, ancak hasedinden buğzeder. Dünyâda bir benzerin olmadığına şehâdet ederim” demiştir.

Hadîs-i şerîf öğrenmek ve öğretmek için pekçok seyâhat yapan İmâm-ı Müslim hazretleri, ömrünün son yıllarını Nişâbûr’da geçirmiş, orada hadîs-i şerîf dersi vermiş ve ticâretle meşgûl olmuştur.

Eserleri:
1) Sahîh-i Müslim: Kütüb-i Sitte’nin ikincisi olup, içinde 7.275 hadîs-i şerîf vardır. Bunları, bizzât kendisinin topladığı, 300.000 hadîs-i şerîf arasından seçmiştir. Kitap 52 kitaba ayrılmış fakat bâblara bölünmemiştir. Buhârî ise, kitapları ayrıca bâblara ayırmıştır. Her bâb için de lüzumlu açıklamalarda bulunmuştur. Müslim’in diğer bir husûsiyeti de, isnâd üzerinde önemle durmuş olmasıdır. Çünkü o, Sâhîh’inde biraz farklı metinler için, değişik isnâdlar vermiştir. Bunlar, metinde (hâ) harfiyle gösterilmiştir. Bu (hâ) tahvil veya havâle (hâ)’sıdır. Sahîh’inin baş kısmında, hadis ilmiyle alâkalı mühim bir açıklama vardır. Bütün bu özelliklerine rağmen, Sahîh-i Müslim, Buhârî’nin Sahîh’inden sonra gelir.

İmâm-ı Müslim; “İşbu Müsned-i Sahîh’i, dinlediğim üç yüz bin hadîs-i şerîf arasından seçerek tasnif ettim” buyurmuştur. Hadîs ilminde Müslim (M) harfi ile gösterilir.

İmâm-ı Müslim’in bu eseri üzerine çok şerhler yazılmıştır. Abdül Gafûr ibni İsmâil el-Fârisî’nin yaptığı El-Mefhum fî Şerhi Garibi Müslim adlı şerhi, Ebü’l-Kâsım İsmâil bin Muhammed’in Şerhu Müslim adıyla yaptığı şerh ve Muhyiddin Ebû Zekeriyyâ Yahyâ en-Nevevî’nin El-Minhâc fî Şerhi Sahîh-i Müslim adıyla yaptığı şerh gibi daha birçok şerhi vardır.

2) El-Müsned-ül-Kebîr, 3) El-Câmi’ Ale’l-Ebvâb, 4) El-Esmâ ve’l-Kûnâ, 5) El-Efrâd vel-Vuhdân, 6) Tesmiyetü Şuyûhu Mâlik ve Süfyân ve Şu’be, 7) Kitâb ül-Muhadramîn, Kitâbu Evlâd-is-Sahâbe, 9) Evhâm-ül-Muhaddirîn, 10) Et-Tabakât, 11) Efrâd-üş-Şâmiyîn, 12) Et-Temyîz, 13) El-İlel.

İmâm-ı Müslim’in rahmetullahi aleyh, Sahîh-i Müslim’de bildirdiği hadîs-i şerîflerden bâzıları şunlardır:

Cehennem, nefsin arzu ettiği, Cennet ise, nefsin sevmediği şeylerle kuşatılmıştır.

Kardeşini güler yüzle karşılamaktan ibâret bile olsa, hiçbir iyiliği hor görme.

Bir Müslümanın diktiği ağaçtan veya ektiği ekinden; insan, hayvan ve kuşların yedikleri şeyler, o Müslüman için sadaka olur.

Allahü teâlâ, kulunun yemek yedikten sonra yâhut bir şey içtikten sonra kendisine hamdetmesinden râzı olur.

Müminler birbirini sevmekte, birbirine acımakta, birbirini korumakta bir vücut gibidir. Vücûdun herhangi bir uzvu rahatsız olursa, diğer âzâları da bu yüzden humma ve uykusuzluğa tutulurlar.

İnsanlara merhamet etmeyen kimseye, Allahü teâlâ merhamet etmez!

Ana ve babasının ihtiyârlık zamanlarında, bunlardan birine veya her ikisine yetişip de (bunlara lâyık oldukları hürmet ve saygıda bulunmadıklarından dolayı) Cennete giremeyen kimsenin burnu yerlerde sürünsün. diye üç defâ tekrarlamışlardır.


imam-i-ibni Mace
 
 

Hadis âlimlerinin büyüklerinden. Kütüb-i Sitte denilen altı sahih hadîs-i şerîf kitabından Sünen-i İbn-i Mâce adlı eserin müellifi. İsmi Muhammed bin Yezid olup, künyesiEbû Abdullah’tır. 824 (H.209)te Kazvin’de doğduğu için Kazvînî adıyla bilinir. İbn-i Mâce diye meşhur oldu. 886 (H. 273)da vefât etti.

Basra, Bağdat, Kûfe, Mekke-i mükerreme, Şam, Mısır, Horasan ve Rey gibi zamânının ilim merkezlerine giderek, hadîs-i şerîf ve onunla alâkalı ilimleri tahsil etti. Gittiği bu merkezlerde büyük hadis âlimleriyle karşılaşarak, onlardan istifâde etti. Leys, İbrâhim bin el-Münzîr, Muhammed bin Abdullah bin Numeyr ve daha başka âlimlerden hadîs-i şerîf öğrendi. Hadis ilminde yüksek dereceye ulaştı. Ebü’l-Hasan el-Kattân, Ahmed bin Ravh el-Bağdâdî, Muhammed bin Îsâ el-Ebherî gibi âlimler ondan hadîs-i şerîf rivâyet ettiler.

Zamânındaki ve daha sonraki asırlarda yetişen hadis âlimlerince sika (güvenilir) olduğu bildirilen İbn-i Mâce, içerisinde 4000 hadîs-i şerîf bulunan Sünen-i İbn-i Mâce’yi te’lif etti. Kütüb-i Sitte’nin içerisinde altıncı olarak kabul edilen bu kıymetli eser, hadîs-i şerîf fihristlerinde ve mu’cemlerde, (MC) harfleriyle gösterilmektedir.

Tefsir ilminde de derin âlim olan İbn-i Mâce’nin (rahmetullahi aleyh) Tefsîr-i Kur’ân adlı bir eseri ile doğduğu ve büyüdüğü yer olan Kazvin’in târihi ile ilgili kitapları oldukça kıymetlidir.

İbn-i Mâce’nin rivâyet ettiği hadîs-i şerîflerden bâzıları:

Müslümanlar hakkında en hayırlı ev, içinde yetime ihsân olunan evdir. En kötü ev ise yetime kötülük yapılan evdir. Ben ve yetimin bakıcısı olan kimse Cennet’te şu iki gibiyiz. Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem bu sırada mübârek iki parmağını gösteriyordu.

Sizin hayırlınız, Kur’ân-ı kerîmi öğrenen ve öğreten kimselerdir.

Sizin hayırlınız, kadınları için hayırlı olanlarınızdır.


imam-i-Timizi

 
 

Velî ve büyük hadis âlimi. İsmi, Muhammed bin Ali bin Hasan bin Bişr ez-Zâhid, künyesi Ebû Abdullah’tır. Doğum târihi bilinmeyen Hakîm-i Tirmizî, doğum yeri olan Tirmiz’de uzun müddet kaldı. Sonra Belh’e gitti. Orda bir müddet kaldıktan sonra Nişâbûr’a geldi. 932 (H. 320) senesinde şehid edildi.

Hakîm-i Tirmizî; babasından, Kuteybe bin Sa’îd, Hasan bin Ömer, Sâlih bin Abdullah Tirmizî, Sâlih bin Muhammed Tirmizî, Ali bin Hucr es-Sa’dî, Yahyâ bin Mûsâ, Utbe bin Abdullah el-Mervezî, Abbâd bin Ya’kûb ed-Devrâk, Süfyân bin Vekî ile Horasan ve Irak’taki muhaddislerden hadîs-i şerîf öğrenmiştir. Yahyâ bin Mansûr el-Kâdı, Hasan bin Ali, Nişâbûr âlimleri ve daha pekçok âlim de ondan hadîs-i şerîf rivâyet etmişlerdir. Pekçok kitâbı olan Hakîm-i Tirmizî, Ebû Türâb Nahşebî, Ahmed bin Hadraveyh ve İbn-i Celâ gibi evliyâ ile sohbet etmiş, berâber bulunmuş ve onlardan çok faydalanmıştır. Çok hadîs-i şerîf toplamış, zâhit ve âbit bir zât olan Hakîm-i Tirmizî’nin yazdığı kitapların ekserisi basılmıştır.

Sünnet-i seniyyeye tam uyan, ilmiyle âmil, ümmet-i Muhammed’in büyüklerinden olan Hakîm-i Tirmizî, zamânın evliyâsından olup, herkes tarafından övülmüştür. İnce mânâları açıklama ve îzâh husûsunda üstat, hadis ilminde ise sika (sağlam, güvenilir) bir âlimdi. Sözleri kıymetli olup, hilmi (yumuşaklığı) pek ziyâde, şefkati çok ve ahlâkı pek güzeldi. Peygamberimizin mübârek ahlâkı onda görülürdü.

Buyurdu ki:
“Âhirette kurtulmak, ibâdet ve amelin çok olmasıyla değil, amellerin ihlâslı ve edeblerine uygun yapılması iledir.”

“Mü’minin neş’esi yüzünde, hüznü kalbindedir.”

“Nefsin, sende olduğu hâlde, Allahü teâlâyı tanımak istiyorsun. Halbuki nefsin, daha kendisini bile tanımamıştır. Rabbini nasıl tanısın?”

“Kanâat nedir?” diye sorulunca, “İnsanın kısmetine düşen rızkına râzı olmasıdır.” cevâbını vermişti.

Kendisine; “Îmânın gitmesine en çok sebeb olan günah nedir?” diye sordular. Buyurdu ki: “Üç günah vardır: Birincisi, îmân nîmetine kavuştuğuna şükretmemek; ikincisi, îmânın gitmesinden korkmamak; üçüncüsü, mü’minleri incitmek ve onlara eziyet etmek. Biliniz ki, haksız yere bir Müslümanı incitmek, Kâbe’yi yetmiş defâ yıkmaktan daha büyük günahtır. Resûlullah efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem böyle buyurmuştur.”

Eserleri:
Hakîm-i Tirmizî’nin pekçok risâleleri mevcud olmakla berâber, yazdığı meşhur kitapları; Kitâb-ül-Furûk, Hatm-ül-Vilâye ve’l-İ’lel-üş-Şer’iyye, Nevâdir-ül-Usûl fî Ehâdis-ir-Resûl, Gars-ül-Muvahhidîn, Er-Riyâdatü ve Edeb-ün-Nefs, Gavr-ül-Umûr, El-Menâhî, Şerh-üs-Salât, El-Mesâil-ül-Meknûne, El-Ekyâs ve’l-Mu’terrîn, Beyân-ül-Fark Beyn-es-Sadr, El-Akl ve’l-Hevâ’dır. Bunların dördü hâriç, diğerleri basılmıştır. Bâzı risâleleri de, yakın zamanda Şam’da tekrar basılmıştır.


imam-i-Ebu Davud


 


Kütüb-i Sitte denilen meşhur altı hadîs-i şerîf kitâbından biri olan Sünen-i Ebû Dâvûd’un sâhibi. İsmi, Süleymân bin Eş’as bin İshâk bin Beşir’dir. Ebû Dâvûd künyesiyle meşhur olup, Sicistânî nisbesiyle bilinir. 817 (H.202)’de Sicistan’da doğdu. 889 (H.275)’de Basra’da vefât etti.

Küçük yaşta ilim tahsiline başlayan Ebû Dâvûd Sicistânî; Horasan, Şam, Irak, Hicaz, Mısır gibi ilim merkezlerine giderek zamânının tanınmış âlimlerinden ilim tahsil etti ve hadîs-i şerîf dinledi. Tefsir ve Hanbelî fıkhını da tahsil edip, yüksek ilmî dereceye ulaştı. Hadîs-i şerîf öğrenmek için uzun yolculuklar yaptı. Müslim bin İbrâhim, Süleymân bin Harb, Ebû Ma’mer el-Mak’ad, Yahyâ bin Maîn, Ahmed bin Hanbel gibi büyük âlimlerden rivâyetlerde bulundu. Hadis ilminde sika (güvenilir) bir âlim olan ve ilmî derece bakımından İmâm-ı Buhârî ve İmâm-ı Müslim’den sonra gelen Ebû Dâvûd Sicistânî’den, Bağdat’ta bulunduğu sırada, oğlu Abdullah, Ebû Abdurrahmân en-Nesâî, Ahmed bin Muhammed bin Hârun ve başka âlimler rivâyette bulundular. Beş yüz bin hadîs-i şerîf yazan Ebû Dâvûd Sicistânî, bunlardan seçtiği 4800 hadîs-i şerîfi ihtivâ eden meşhûr Sünen kitabını telif etti. Bilhassa fıkhî konularla ilgili hadîs-i şerîfleri topladığı ve bu hususta pek kıymetli bir kaynak olan bu kitabını İmâm-ı Ahmed bin Hanbel’e arz edip, onun takdirine kavuştu.

Mu’cem kitaplarında ve hadîs-i şerîf fihristlerinde D (dal) harfiyle ifâde edilen Sünen-i Ebû Dâvûd’a daha sonraki zamanlarda birçok şerhler yazılmıştır. Bu şerhlerden; Azîmâbâdî’nin yazdığı Avn-ül Ma’bûd, Hattâbî tarafından yazılan Meâlim-üs-Sünen, İmâm-ı Süyûtî tarafından yazılan Mirkâd-üs-Süûd ilâ Sünen-i Ebî Dâvûd adlı eserler zikredilebilir. Son zamanlarda yazılan El-Menhel-ül-Azb-ül-Mevrûd adlı şerh yarım kalmış, daha sonra üzerine tekmile yazılarak basılmıştır.

Ebû Dâvûd, beş yüz bin hadîs-i şerîf içinden seçtiği 4800 hadîs-i şerîften şu dördünün insanlar için çok önemli olduğunu bildirmiştir.

Ameller niyetlere göredir.

İnsanların kendisine faydası olmayan şeyleri terk etmesi müslümanlığın güzelliğindendir.

Bir mümin kendisi için istediği ve sevdiği bir şeyi, (din) kardeşi için de istemedikçe îmânı kâmil olmaz.

Helâl meydanda, haram da meydandadır. Bunların arasında şüpheli şeyler vardır. Harama düşmemek için bu şüphelilerden sakınmak lâzımdır.

Ebû Dâvûd Sicistânî, ilmiyle amel eden güzel ahlâk sâhibi bir kimseydi. Büyük bir Hadîs âlimi olduğu için, Resûlullah efendimizin ahlâkı ile ahlâklanmaya çok çalışırdı.

Eserleri: Ebû Dâvûd Sicistânî’nin Sünen-i Ebû Dâvûd adlı eserinden başka, Kitâb-ı Merâsil ile Delâil-ün-Nübüvve adlı eserleri de vardır.

imam-i-Nesai




 

Büyük hadis ve fıkıh âlimi. Künyesi Ebû Abdurrahmân; ismi, Ahmed bin Şuayb bin Ali bin Sinân bin Bahr bin Dînâr’dır. İmâm-ı Nesâî diye meşhûrdur. Aslen Horasan’ın Nesâ şehrindendir. 830 (H. 214) yılında orada doğdu. 915 (H.303)te Filistin’in Remle şehrinde vefât etti. Mekke’de vefât ettiği veya Hâricîler tarafından şehit edildiği de bildirilmektedir. Hadîs ilminde imâmdı, yâni üç yüz binden fazla hadîs-i şerîfi râvileriyle birlikte ezbere bilirdi. Yazdığı Sünen-i Sagîr’i, Kütüb-i Sitte adı verilen altı büyük hadis kitabından biridir. Hadis ilminde rumuzu sin (s)’dir.

İlim tahsiline Horasan’da başlayan İmâm-ı Nesâî; Irak, Şam, Mısır, Hicâz (Mekke ve Medîne) ve Cezîre (bugünkü Cizre civârı) âlimlerinden ders aldı. Mısır’da yerleşti. On beş yaşında Kuteybe bin Saîd’e talebe olup, bir sene iki ay yanında kaldı. İshâk bin Râhaveyh, Hişâm bin Ammâr, Îsâ bin Hammâd, Hüseyin bin Mansûr Sülemî, Amr binZürâre, Muhammed bin Nasr-i Mervezî, Süveyd bin Nasr, Ebû Kureyb, Muhammed bin Râfiî, Ali bin Hucr, Ebû Yezîd Cermî, Ebû Dâvûd Süleymân Eş’as, Yûnus bin Abdila’lâ, Muhammed bin Geylân ve daha birçok âlimden ders aldı. Onların bir çoğundan hadîs-i şerîf dinledi ve rivâyet etti.

Hadis ilminde zamânının bir tânesi olan İmâm-ı Nesâî, Mısır âlimlerinin en fakîhiydi. Haramlardan sakınmakta ve ibâdetlere düşkünlükte eşi yoktu. Her yaptığı iş, her söylediği söz, Allahü teâlânın rızâsı içindi. İmâm-ı Nesâî’nin hadîs-i şerîf rivâyetinde râvîlere koyduğu şartlar, Buhârî ve Müslim’den daha sıkıydı. Hadis ravîlerinin güvenilir olup olmamasındaki tesbitlerine bütün âlimler îtibâr ederlerdi.

İmâm-ı Nesâî hazretlerinden; Ebû Bişr Devlâbî, Ebû Ali Nişâbûrî, Hamza bin Muhammed Kesâsî, Ebû Bekr Ahmed bin İshâk, Muhammed bin Abdullah bin Hayyûye, Ebü’l-Kâsım Taberânî, Fakîh Ebû Câfer Tahâvî ve daha birçok âlim ilim tahsil edip, hadîs-i şerîf rivâyet etti.

İmâm-ı Nesâî hazretleri, ilk önce yazdığı Sünen-i Kebîr’inde, hadîs-i şerîflerin kaynakları ve toplanması hakkında bilgiler verip, şartlarına uyan hadîs-i şerîfleri yazdı. Zamânın vâlilerinden birinin; “Kitabındaki hadîs-i şerîflerin hepsinin sıhhat derecesi aynı mıdır?” sorusu üzerine, yeniden seçmeler yaparak, Sünen-i Kebîr’i kısalttı. İsnâd edilen râvîlerine, âlimlerin îtirâz ettikleri hiçbir hadîs-i şerîfi almadı. Bu eserine, kendisi Müctenâ adını vermesine rağmen Sünen-i Sagîr adıyla meşhûr oldu. Şimdi, daha çok Sünen-i Nesâî adıyla bilinmektedir. Bu kıymetli eser, altı meşhur hadis kitabından biri olarak Müslümanların baş tâcı oldu.

İmâm-ı Nesâî hazretleri, ömrünün sonuna doğru Şam’a gitti. Orada hazret-i Ali’yi kötüleyen hâricîlerden bâzı kimseler gördü. Bunun üzerine hazret-i Ali ve Ehl-i Beyt-i Nebevî’yi öven Kitâb-ül-Hasâis fî Fadli Ali bin Ebî Tâlib ve Ehl-i Beyt adlı eserini yazdı. Bu eserindeki hadîs-i şerîflerin çoğunu Ahmed bin Hanbel hazretlerinin rivâyetlerinden aldı. Bu kitabını niçin yazdığını bilmeyen bâzı kimseler; “Şeyhayn’ın yâni Ebû Bekr ve Ömer’in (radıyallahü anhüm) üstünlüklerini niçin yazmadın?” dediler. Bunun üzerine; Fedâil-üs-Sahâbe adlı Eshâb-ı kirâmın (radıyallahü anhüm) üstünlük ve fazîletlerini anlatan kitabını yazdı, Müsned-i Ali, Müsned-i Mâlik ve Duafâ ve’l-Metrûkîn adlı kitaplar, onun pek kıymetli eserleri arasındadır. Sonuncusu, basılmıştır.

İmâm-ı Nesâî hazretlerinin Sünen-i Sagîr’inde rivâyet ettiği hadîs-i şerîflerden bâzıları:

Besmele ile başlanmayan mühim işlerde, hayır ve bereket bulunmaz.

Allahü teâlâ bu dîni, âhiretten nasîbi olmayan kimselerle de kuvvetlendirir.

Allahü teâlâ üç kişiye buğzeder. Bunlar; yaşlandığı hâlde zinâ edenler, verdiğini başa kakan cimriler ve kibirlenen fakirlerdir.

Cimrilikle îmân bir kalpte toplanmaz.

Üç şeyden uzak olduğu hâlde ölen Cennet’e girer. Bunlar kibir, borç ve azgınlıktır.

Gördüğü iyilikleri gizleyip, gördüğü kötülükleri teşhir eden kötü komşudan Allah’a sığının.

Üç kişiye acıyın: Câhiller arasındaki âlime, zengin iken fakir düşene ve kabîle arasında hâtırlı iken îtibârını kaybedene.



imam-i-Beyheki


Meşhur hadis ve fıkıh âlimi. İsmi Ahmed bin Hüseyin, künyesi Ebu Bekir'dir. Nişabur'un Beyhek kasabasından olduğu için Beyheki diye meşhur olmuştur. Beyhek kasabasına bağlı Hüsrevcird köyünde 994 (H. 384) senesinde doğdu, 1066 (H. 458)da Nişabur'da vefat etti.
 
Küçük yaşta ilim tahsiline başlayan Beyheki zekasının keskinliği, hafızasının kuvveti, öğrendiği şeyler üzerindeki arzusu ve ilim öğrenmekteki ihlası ile hocalarının dikkatlerini üzerine topladı. Beyheki; Horasan, Bağdat, Kufe ve Mekke gibi ilim merkezlerinde zamanın âlimlerinden akli ve nakli ilimleri tahsil etti. Yüzden fazla hocadan hadis öğrendi. Ebul-Feth Nasır bin Muhammed Ümeri'den fıkıh ilmini, Hakim'den hadis ilmini, İbni Fürek'ten kelam ilmini, Ebu Ali Rodbari'den tasavvuf ilmini öğrendi. Büyük âlim oldu, kendisine ilmin minaresi denildi. Pek çok âlim yetiştirdi. Şeyhülislam Ebu İsmail el-Ensari, Zahir bin Tahir, Ebu Abdullah el-Feravi, oğlu İsmail bin Ahmed onun yetiştirdiği âlimlerdendir.
 
Kelam ilminde Ehl-i sünnet itikadına büyük hizmetler yaptı. Çeşitli ilimlerde bilhassa hadis, fıkıh ve kelam ilmine ait binden ziyade eser yazdı. Horasan'da hadis ilminde onun izni olmadan, o icazet (diploma) vermeden kimse hadis ilminden söz edemezdi. Şafii fıkhı öğretmesi için Nişabur'a çağrıldı. Her ne kadar memleketine dönmek istediyse de 9 Nisan 1066 (H. 10 Cemazilevvel 458) da vefat etti. Cenazesi yakın olan Beyhek kasabasına götürüldü.
 
İlim ve fazilette yüksek bir zat olan Beyheki hazretleri, devamlı okur, araştırır, tasnif eder, eserlerini öğrencilerine okutur, ilimle meşgul olur, fakirliğe sabreder, halinden hiç şikayet etmezdi. Az yer az içerdi. Kırk dört yaşından sonra vefatına kadar otuz sene bayram günleri hariç devamlı oruç tutmuştur.
 
Eserleri
1) Es-Sünen-ül-Kübra: Hadis-i şerif kitabı olup, on cilttir. Eshab-ı kiram ve Tabiinin isimleri, senet ve ravileri içerisine alan bir fihristi vardır.
2) Es-Sünen-üs-Sugra: İki cilttir.
3) Kitabü'l-Esma ves-Sıfat: İki cilttir.
4) Delail-ün-Nübüvve: Üç cilttir.
5) Menakıb-üş-Şafi
6) Marifet-üs-Sünen vel Asar: Eser dört cilttir.
7) Şu'ab-ül-İman
Et-Tergib vet-Terhib
9) Kitab-üz-Zühd-il-Kebir
10) El-Ba'sü ven-Nüşur
11) Fedail-üs-Sahabe
12) El-Medhal iles-Sünenil-Kübra
13) El-Mebsut
14) El-Adab
15) El-İtikad ala Mezhep-is-Selefi Ehlis-Sünneti vel-Cema'a
16) Ahkâm-ül-Kur'an

imam-i-Taberani


Meşhur tefsir, hadis ve fıkıh âlimlerinden. İsmi, Süleymân bin Ahmed bin Eyyub bin Mutayr eş-Şâmi el-Lahmi et- Taberani ; künyesi Ebul-Kasım’dır. 873 (H.260) senesi Safer ayında Şam’ın Taberiyye kasabasında doğdu. İsfehan’a yerleşti. 970 (H.360) senesi Zilkâde ayının sonlarına doğru 100 yaşlarında vefat etti. İsfehan şehrinin girişinde Resulullahın Eshabından olan Hammâd ed-Devri’nin kabri yanına defnedildi.
 
Taberani ; Hâşim bin Mürsed et- Taberani , Ebu Zür’a-es-Sekafi, İshâk ed-Debri, İdris el-Attar, Beşir bin Musâ, Hafs bin Ömer, Abdullah bin Mahmud bin Said bin Ebi Meryem, Ali bin Abdülaziz el-Begâvi, Mikdâm bin Dâvud er-Re’yini, Yahya bin Eyyub el-Allât, Ebu Abdurrahman en-Nesai gibi pek çok âlimden ilim öğrendi ve hadis-i şerif rivayetinde bulundu. Kendisinden de; Ebu Huleyfe el-Cemhi, İbni Ukde, Ebu Nuaym el-Hâfız, Ebu Hüseyin bin Fâzişâh, Abdân, Câfer el-Feryâbi, Ebu Abdullah bin Merde el-Hâfız ve daha birçok âlim ilim öğrendi ve hadis-i şerif rivayet etti.
 
Büyük hadis âlimlerinden olan Taberani hazretleri, güvenilir, sağlam, hadiste hüccet, yani üç yüz binden fazla hadis-i şerifi senetleriyle birlikte ezbere bilen unvanına sahiptir. Onun ilmi ve rivayet ettiği hadis-i şerifler, bütün İslam âlemine yayıldı. Kendisine; “Bu kadar hadis-i şerifi ezberleme bahtiyârlığına nasıl kavuştun?” diye sorulduğunda; “Otuz sene kuru hasır üzerinde uyudum” buyurdu.
 
İlim tahsili için rahatı terk ederek sade bir hayat yaşadı. Otuz üç sene ilim uğrunda seyahat yaptı. Bu yolda fedakârlıktan kaçınmadı. Her işini Allahü teâlânın rızası için yapar ve insanları Cehennem ateşinden kurtarmak için çalışırdı. Talebelerinden Ebu Abbas Şirazi, Taberani ’den üç yüz bin hadis-i şerif yazdığını, güvenilir, sağlam bir muhaddis olduğunu bildirmekte ve hocasının ne derece ilim sahibi olduğunu vesikalandırmaktadır.
 
Yazmış olduğu başlıca eserleri; Mu’cem-ül-Kebir, Mu’cem-ül-Evsat ve Mu’cem-üs-Sagir’dir.

imam-i-Nevevi


Şafii âlimlerinin büyüklerinden. İsmi Yahya bin Şeref, lakabı Muhyiddin, künyesi Ebû Zekeriyya’dır. 1233 (H.631) senesinin Muharrem ayında, Şam’ın güneyindeki Nevâ kasabasında doğdu. Doğduğu yere nispetle Nevevi denmiştir. 1277 (H.676) yılının Receb ayında vefat etti.
 
Muhyiddin Ebû Zekeriyya Yahya’yı, babası küçük yaşta Kur’an-ı kerim öğrenmesi için mektebe gönderdi. Kısa zamanda Kur’an-ı kerimi ezberledi.
 
Zamanının âlimlerinden çeşitli ilimleri tahsil etti. On dokuz yaşına gelince, babası, tahsil için, Şam’daki Revâhiyye Medresesine götürdü. Önce tıp okudu, sonra tamamiyle din ilimleri üzerinde çalıştı. Şafii mezhebinin temel kitaplarından olan Et-Tenbih ile Mühezzeb’in dörtte birini, dört buçuk ayda ezberledi. Kemâleddin Sellâr Erbili, İzzeddin Ömer Erbili, Kemâleddin İshâk bin Ahmed hazretlerinin derslerine devam etti ve fıkıh ilmini öğrendi. İzzeddin Ömer Erbili’ye çok hizmet etti. Her gün hocalarından on iki ayrı ilim okurdu. Zamanla, usûl, nahiv, lügat ve benzeri ilimlerin inceliklerine vakıf oldu. Hâfız Zeyn Hâlid Nablüsi, Radi bin Bürkân, İbni Abdüddâim, Ebi Muhammed İsmâil bin Ebi Yüsr ve birçok âlimden hadis ilmini öğrendi. Kısa zamanda, ilimde devrinin en büyük âlimlerinden oldu ve insanlığın saadeti için pek çok kitap yazdı. Şafii mezhebinin esaslarını kitaplarında bildirdi. Kendisinden; Şeyh el-Mizzi, Ebul-Hasan Attar ve pek çok âlim ilim tahsil ettiler.
 
İki kere hacca gitti. 1266 senesinde, Dâr-i Hadis-i Eşrefiyyede ders verdi. Vefatına kadar, bu vazifesinin karşılığında hiç para almadı. Mübarek sakalında birkaç beyaz kıl vardı. Kendisindeki sekine ve vekâr hâli herkes tarafından görünürdü.
 
İmam-ı Nevevi hazretleri ömrünün sonlarına doğru, üzerindeki emanetleri sahiplerine verip, borçlarını ödedi. Kitaplarını kütüphaneye verdi. Nevâ’da, doğduğu evde günlerce hasta yattıktan sonra vefat etti. Türbesi ziyaret edilmekte, aşıkları mübarek ruhundan feyz almaktadır.
 
İmam-ı Nevevi hazretleri, geçinmede kanaat üzere olup, nefsi ve dünyevi arzu ve isteklerden geçmişti. Allahü teâlâdan çok korkardı. Doğru konuşur, yerinde söyler, gecelerini ibadet ve taatle geçirirdi. İlim tahsilinde gayretli olup, salih ameller yapmakta sabrı çoktu. Şam halkının yediği şeylerden yemez, memleketinden, anne-babasının yanından getirdiği, tam helal olduğunu bildiği şeyleri yemekle kanaat ederdi. Yirmi dört saatte bir defa, yatsıdan sonra yemek yerdi. Yine günde bir defa, sahur vaktinde su içerdi. O diyarın âdeti olan kar suyu içme âdetini yapmazdı. Bekar idi. Hiç evlenmedi. Geceleri uyumaz, ibadet eder ve kitap yazardı. Devlet reislerine, valilere ve diğerlerine emr-i maruf ve nehy-i münkerde bulunurdu. Allahü teâlânın emirlerini bildirir, yasaklarından sakınmak lazım olduğunu anlatırdı. Bu işte hiç müdahene etmez ve gevşeklik göstermezdi.
 
İmam-ı Nevevi hazretlerinin, Kütüb-i Sitte’de geçen hadislerden topladığı Riyâd-üs-Salihin isimli eseri meşhurdur.
 
Buyurdu ki;
İnsanlar Allahü teâlâya kulluk, ibadet etmek için yaratılmıştır. İnsanlar saadete kavuşmak için yaratılış gayelerine dikkat etmeli ve dünyaya düşkün olmaktan kaçınmalıdır. Dünya nimetleri geçicidir. Dünya ebedi kalınacak bir yer değildir. Ahirette saadete kavuşmak için bir binek gibidir. Sevinç yeri değil, ayrılık yeridir. Akıllı kimseler bu fani dünyaya düşkün olmayıp kulluk vazifesini hakkıyla yapanlardır.
Gecenin on iki kısmından bir kısmını (bir saat kadar) ihya etmek, bütün geceyi ihya etmek olur. Yaz ve kış geceleri için hep böyledir.
 
Eserleri:
İmam-ı Nevevi hazretlerinin yazdığı eserlerin sayısı çoktur. Okuyanlar çok istifade etmektedir. Eserlerinden bazıları şunlardır:
Ravda; fıkıhla ilgilidir.
Riyâd-üs-Salihin; hadis üzerinedir.
Hadis-i şeriflerin şerhi hakkında, Şerh-i Sahih-i Müslim’i vardır.
Hadis ricâlinin isimlerini harf sırası ile bildiren Tehzib-ül-Esmâ adlı büyük bir kitabı,
ayrıca; Lügat-üt-Tenbih, Tıbyân, Minhâc gibi eserleri de vardır.
Ce site web a été créé gratuitement avec Ma-page.fr. Tu veux aussi ton propre site web ?
S'inscrire gratuitement